şiir

sitelerden farklı dörtlükler

Sen değilmiydin?
zerre zerre bulduğum,
okyanus okyanus çoğalttığım!
Sen değilmiydin!
sarıldığım yastık,
dokunduğum çarşaf,
saçlarımı serdiğim,
ak pak patiskam!
Sen değilmiydin?
yüreğimdir deyip,
güneşi ellerime sıcaklık,
gözlerime ışık,
kalbime sevda diye salan,
sen değilmiydin?
topladığın çiçeklerden
başıma taçlar yapan!
Ne zaman
daha yakındım ben sana,
ne zaman daha yakın? !
Hiç bilmedim;
bilemedim ki,
ben seni tanımadan önce sevdim ki!

Şimdi, en parlak yıldızlardan, yıldızlar takıyorum saçlarına,
Ayı indiriyorum gökten, secde etsin diye bir bakışına,
Can kurban diyorum, can kurban senin, can yakışına,

Sahi!
Ne zaman
daha yakındım ben sana,
ne zaman daha yakın? !
Hiç bilmedim;
bilemedim ki,


ben seni tanımadan önce sevdim ki!
Ömür defterinden bir fal açtım gönlümce;
Halden anlar bir dost gelip falı görünce;
Ne mutlu sana, dedi; daha ne istersin:
Ay gibi bir sevgili, yıl gibi bir gece.



Geçmiş günü beyhude yere yad etme
Bir gelmemiş an için de feryad etme
Geçmiş gelecek masal bütün bunlar hep
Eğlenmene bak ömrünü berbad etme
Geçmiş günü beyhude yere yad etme
Bir gelmemiş an için de feryad etme
Geçmiş gelecek masal bütün bunlar hep
Eğlenmene bak ömrünü berbad etme

Ömer hayyam

Yavrum, sevgilim, sen
Tadını bir bilsen
Orada yaşamanın birlikte!
Keyfince sevmenin
Ölünceye değin
O sana benzeyen ülkede!
Puslu gökte yer yer
O ıslak güneşler
Senin yaş içinde parlayan
Hayın gözlerince
Bir gizemli ince
Tad verir gönlüme her zaman

hep beyaz yaşmaklı
sırlı dökülmüş bir yalnız
aynada.
dolunayın
altında
ıhlamur ağaçlarına
kazıdığım
şey
çokl uzaklarda yanan
anızların parıltısı güngül
Behçet AYSAN

......derki; Sana kondu garip gönlüm
Zalim oldu ayrılık, tükendi ömrüm
Hasreti senin  yokluğunda gördüm
Senden başkasına mum olmadım...

Akşamın sona erdiği saatlerdeyim
Henüz ortalık alacakaranlık
Ve
Birazdan şafak sökecek
Sevgili Prensesim ..
Yine, bir gün daha sensiz bitecek..
Dışarıda uğuldayan çılgın bir rüzgâr,
Denizlerden kaçışan,
Damlarda konaklayan,
Çığlık çığlığa,
Aç martılar gibiyim.
İnsanı kahreden bir yalnızlık..


Yine sensiz bir gecede yağmur var bu şehirde. Gözlerinin içine bakarken gülen gözlerim, gecenin bu kör vaktinde boşluğu seyrediyor. Balkan demirleri arasına sıkışmış caddeyi seyrediyor. Gözlerim hala gidişini seyrederken takındığın tavrı sürdürüyor. Hala buğulu, telaşlı, hala çaresiz, hala başıboş…. hayat ışığında yanan gözlerim bugünlerde oldukça sönük.

Yağmurun bu şehri ıslattığı gibi gözyaşlarım yanaklarımı ıslatıyor. Yavaş yavaş incitmeden indiriyor damlalarını. Gözlerim yanıyor, içim kanıyor prensesim. Eskiden canım sıkıldığı zaman, kafamı dinlemek istediğimde, yalnızlığınla baş başayken yürüyüşe çıkardım. Yürürdüm, yürürdüm, yürürdüm…….. saatlerce. Dinlenmeden, soluklanmadan yürürdüm ve prensesimi anardım. Attığım her adımda sıkıntımı atar,

Bugünlerde kendimi yok olmuş sayıyorum. Ağır hastayım yahut ta yakınlarım toplanmış çaresiz gözlerle bana bakıyorlar. Ellerinden bir şey gelmiyor kimsenin, dudaklarımdan güçlükle bir iki kelime dökülüyor. Dökülen her kelimede sen varsın PRENSESİM. Gözlerimi zorlukla aralıyorum. Yanı başımdasın, ellerimi tutuyorsun. Sevgilim gelmek için (kızacaksın) ama ÖLÜMÜMÜMÜ  bekliyorsun????????????  


Seni bir yıldız gibi koyacağım göklere
Her gece ışığını ruhumdan alacaksın
Aldanma gururunu okşayan çiçeklere
En güzel güllerini ruhumla alacaksın

Bir kuş gibi çırpınan kalbimin kafesine
Bir avuç yem bıraksan ölür müsün, a gülüm
Feryadı kayaları parçalayan sesine
Ömür boyu yabancı kalır mısın, a gülüm
Sen henüz bir zindanın küflü duvarlarına
Çarpmadın gözyaşıyla boğulan gözlerini
Sen henüz diken diken saplamadın göğsüne
Dudağında kuruyup dağılan sözlerini
Sen henüz dokunmadın yalnızlığa kan gibi
Acıyı kaynatmadın içinde volkan gibi
Karalar bağlamadın beni anlayamazsın

Yeşilin sarıya dönüşü korkutmasın seni
Morarıp silinmesin maviliklerin
Kırmızının akıp gitmesi damarlarından
Kargaların içgdüsel ölmezliğine inat
İnsanca ölebilmeli

En güzel sarılara düşsel
Bir ayçiçeği güneşte tek başına
Bir de karanlık
sularda güneş olmak
Bu daha güzel

Ey sabah! Ey bakir aydınlık! Sükûn!
Yaklaştır yüzünü, yüzüme dokun!
Gökler yere değmiş, dağ dağa yakın;
Sen benden uzakta ben senden uzak

Gönül Mecnûn olmuş, kaderim Leylâ!
Ne çöl var ortada, ne dağ, ne yayla...
Gün güne, yıl yıla kavuştu, hâlâ
Sen benden uzakta, ben senden uzak

Açılır hayale kıvrak bir yelken,
Çözülür dolaşır mısralar bir bir.
Ve sen gelirsin uzaklardan sen;
Hani o en yitik efsanelerden
Ta ruhuma gülen gözlerin gelir

Çocuksu bir umut karışır tuza,
Tüm katı gerçekler çözülür, erir.
Kıyıdan bir gölge uzar sonsuza
Yasaklar, incecik bir geçit verir;
Üzerinden ürkek, belli belirsiz
Üzerinden kaçak yakamozlarla
Bana doğru ayak izlerin gelir.

Sen kapalı, mahzun odalarda
kırık oyuncaklara karşı bir çocuk.
Ürperiyorsun denizin çığlıklarını duydukça
dudakların kaskatı öpüldükçe neden?
Kaç ölüm tasarlıyorsun çıkmazında
belli, yoruldun kendini denemekten


Kırılan dalgaların dövdüğü bir kıyının
Haykırışları içinde duruyorum:
Ve altın kum taneleri
Tutuyorum avucumda-
Ne kadar az! Ama nasıl da
Süzülüyorlar parmaklarımın arasından derinlerine
avucunda tum taneside olsam niyede güzel

Med zamanları, çılgın çalkantılar üstünde,
Koştum, bir çocuk beyni gibi sağır, geçen kış
Adaların karalardan çözüldüğü günde
Yeryüzü böylesine allak bullak olmamıştı


Ben sizinle sarmaşdolaş olmuşum dalgalar,
Pamuk yüzlü gemilerin ardında gezemem;
Doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar;
Mahkum gemilerin sularında yüzemem

Dört bir yanına üzgün nilüferler dizilir.
Uykudaki bir ağaç uyanır, zaman zaman;
Bir yuvadan küçük bir kanat sesi yükselir;
Sihirli bir şarkı gelir ..

 
arthur rimbaud


Bir rüzgarda buldu seni bir rüzgarda yitirdi,
penceresinden baktı sine sine yağan uçarı yağmura
ve essin dedi, bir daha essin, sen çünkü bana eşsizsin,
gökyüzünde karmaşık bir sözdizimiydi kurduğu esin
perisinin - çekti sinesine koydu bulutlardan bir tortuyu,
uzan dedi, uzan ....., tam bir gece için biriksin sesin.


Bazılarını kimin yazdığını bulamadım buldukça altına yazacağım sahiplernden şimdiden özür dilerim ama çok güzeller

SARHOŞ GEMİ

Ölü sularından iniyordum nehirlerin
Baktım yedekçilerim iplerimi bırakmış;
Cırlak kızılderililer, nişan almak için
Hepsini soyup alaca direklere çakmış.

Bana ne tayfalardan; umurumda değildi
Pamuklar, buğdaylar, Felemenk ve İngiltere;
Bordamda gürültüler patırtılar kesildi;
Sular aldı gitti beni can attığım yere.

Med zamanları, çılgın çalkantılar üstünde,
Koştum, bir çocuk beyni gibi sağır, geçen kış
Adaların karalardan çözüldüğü günde
Yeryüzü böylesine allak bullak olmamış.

Denize bir kasırgayla açıldı gözlerim;
Ölüm kervanı dalgaları kattım önüme;
Bir mantardan hafif, tam on gece hora teptim;
Bakmadım fenerlerin budala gözlerine.

Çocukların bayıldığı mayhoş elmalardan
Tatlıydı çam tekneme işleyen sular;
Ne şarap lekesi kaldı,ne kusmuk, yıkanan
Güvertemde; demir, dümen ne varsa tarumar.

O zaman gömüldüm artık denizin Şi’rine,
İçim dışım sütbeyaz köpükten, yıldızlardan,
Yardığım yeşil maviliğin derinlerine
Bazan bir ölü süzülürdü, dalgın ve hayran.

Sonra birden mavilikleri kaplar meneviş
Işık çağıltısında, çılgın ve perde perde,
İçkilerden sert, bütün musikilerden geniş
Arzu, buruk ve kızıl, kabarır denizlerde.

Gördüm şimşekle çatlayıp yarılan gökleri,
Girdapları, hortumu; benden sorun akşamı,
Bir güvercin sürüsü gibi savrulan fecri,
İnsana sır olanı, gördüğüm demler oldu.

Güneşi gördüm, alçakta, kanlı bir ayinde;
Sermiş parıltısını uzun, mor pıhtılara.
Eski bir dram oynuyor gibiydi, enginde,
Ürperir uzaklaşan dalgalar sıra sıra.

Yeşil geceyi gördüm, ışıl ışıl karları;
Beyaz öpüşler çıkar denizin gözlerine;
Uyanır çın çın öter fosforlar, mavi, sarı;
Görülmedik usareler geçer döne döne.

Azgın boğalar gibi kayalara saldıran
Dalgalar aylarca sürükledi durdu beni
Beklemedim Meryem’in nurlu topuklarından
Kudurmuş denizlerin imana gelmesini.

Ülkeler gördüm görülmedik, çiçeklerine
Gözler karışmış, insan yüzlü panter gözleri
Büyük ebem kuşakları gerilmiş engine,
Morarmış sürüleri çeken dizginler gibi.

Bataklıklar gördüm, geniş, fıkır fıkır kaynar;
Sazlar içinde koskoca bir ejderha,
Durgun havada birdenbire yarılır sular,
Enginler şarıl şarıl dökülür girdaplara.

Gümüş güneşler, sedef dalgalar, mercan gökler;
İğrenç leş yığınları bozbulanık koylarda;
Böceklerin kemirdiği dev yılanlar düşer.
Eğrilmiş ağaçlardan simsiyah kokularla.

Çıldırırdı çocuklar görseler mavi suda
O altın, o gümüş, cıvıl cıvıl balıkları.
Yürüdüm, beyaz köpükler üstünde, uykuda;
Zaman zaman kanadımda bir cennet rüzgarı.

Bazan doyardım artık kutbuna, kıtasına;
Deniz şıpır şıpır kuşatır sallardı beni;
Garip sarı çiçekler sererdi dört yanıma;
Duraklar kalırdım, diz çökmüş bir kadın gibi.

Sallanan bir ada, üstünde vahşi kuşların
Bal rengi gözleri, çığlıkları, pislikleri;
Akşamları, çürük iplerimden akın akın
Ölüler inerdi uykuya gerisin geri.

İşte ben o yosunlu koylarda yatan gemi
Bir kasırgayla atıldım kuş uçmaz engine;
Sızmışken kıyıda, sularla sarhoş; gövdemi
Hanze kadırgaları takamazken peşine.

Büründüm mor dumanlara, başıboş, derbeder,
Delip geçtim karşımdaki kızıl semaları;
Güvertemde cins cins şaire mahsus yiyecekler;
Güneş yosunları, mavilik medusaları.

Koştum, benek benek ışıkla sarılı teknem,
Çılgın teknem, ardımda yağız deniz atları;
Temmuz güneşinde sapır sapır dökülürken
Kızgın hunilere koyu mavi gök katları.

Titrerdim uzaklardan geldikçe iniltisi
Azgın Behemotların, korkunç Maelstromların.
Ama ben, o mavi dünyaların serserisi
Özledim eski hisarlarını Avrupa’nın.

Yıldız yıldız adalar , kıtalar gördüm; çoşkun
Göklerinde gez gezebildiğin kadar, serbest
O sonsuz gecelerde mi saklanmış uyursun
Milyonlarca altın kuş, sen ey gelecek kudret.

Yeter, yeter ağladıklarım; artık doymuşum
Fecre, aya, güneşe; hepsi acı, boş, dipsiz,
Aşkın acılığı dolmuş içime, sarhoşum;
Yarılsın artık bu tekne, alsın beni deniz.

Gönlüm Avrupa’nın bir suyunda, siyah, soğuk,
Bir çukurda birikmiş, kokulu akşam vakti;
Başında çömelmiş yüzdürür mahsun bir çocuk
Mayıs kelebeği gibi kağıttan gemisini.

Ben sizinle sarmaşdolaş olmuşum dalgalar,
Pamuk yüzlü gemilerin ardında gezemem;
Doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar;
Mahkum gemilerin sularında yüzemem


arthur rimbaut

OFELYA

Yıldızların vurduğu durgun, karanlık suda
Beyaz Ofelya, büyük, beyaz bir zambak gibi,
Gelin esvapları içinde dalgalanmada.
Uzak ormanda yerlilerin gürültüleri.


Mahzun Ofelya, beyaz bir tayf gibi, yıllardır
Dolaşır bu siyah nehrin suları içinde.
Deliliği içinde bir şarkı mırıldanır,
Bir çocukluk şarkısı, akşam serinliğinde.


Rüzgâr göğsünü öper ve açar yaprak yaprak
Sularda ağır ağır savrulan etekleri.
Söğütler omuzlarına sarkar ağlaşarak,
Hulyalı alnına eğilir su çiçekleri.


Dört bir yanına üzgün nilüferler dizilir.
Uykudaki bir ağaç uyanır, zaman zaman;
Bir yuvadan küçük bir kanat sesi yükselir;
Sihirli bir şarkı gelir altın yıldızlardan!


arthur rimbaut

GİTME

Figan düşer denizlere sular çekilir

Yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime

Bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır

Boynunu büker sabah, kelebekler ölür

GİTME

Öksüz kalır içimde karanfil çiçekleri

Saçlarını öpen sabah yeli, çoban yıldızı

Bir daha turnalar geçmez, bülbüller öpmez

Çiçekler açmaz bahçemde ah be nazlım

GİTME

Bütün pınarların suyu çekilir

Şaşırır yönünü rüzgarlar

Solar nazlı çiçekleri kalbimin

bir kar yağar istasyonlara, üşürüm

GİTME KAL                       

Menevişler açsın dağlarda

sevince dönüşsün gökyüzü

İki çığlık arasında bırakma beni

yokluğuna alışamam,


GİTME

Figan düşer denizlere sular çekilir

Yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime

Bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır

Boynunu büker sabah, kelebekler ölür

GİTME

Öksüz kalır içimde karanfil çiçekleri

Saçlarını öpen sabah yeli, çoban yıldızı

Bir daha turnalar geçmez, bülbüller öpmez

Çiçekler açmaz bahçemde ah be nazlım

GİTME

Bütün pınarların suyu çekilir

Şaşırır yönünü rüzgarlar

Solar nazlı çiçekleri kalbimin

bir kar yağar istasyonlara, üşürüm

GİTME KAL                       

Menevişler açsın dağlarda

sevince dönüşsün gökyüzü

İki çığlık arasında bırakma beni

yokluğuna alışamam,

Sevgi
 
Bioritim ölçer
 
Dünya haritası
 

 

http://gulgunsariyer.tr.gg

 






 
Bugün 10 ziyaretçi (156 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol